Dijital dönüşüm, devletin rolü ve sosyal inovasyon
Devlet kamu hizmetlerini, vatandaşı merkeze alarak ve vatandaşın kullanım deneyimini geliştirerek yeniden düşünmeli ve tasarlamalıdır. Sağlıklı bir demokraside, devletle halk arasındaki güvenin artırılması için dijital dönüşümün vatandaş merkezli olması gerekir.
On dokuzuncu yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında
bilimin kurumsallaşmasında büyük bir değişim oldu. Bu alan, daha iyi savaş
gemileri veya silahlar yapmak gibi askeri endişelerin gölgesinden çıkarak çok
daha sistematik bir hale geldi.
Askeri teknolojilere yapılan harcamalar devasa
büyüklüğe ulaşsa da hükümetler, araştırma laboratuvarları ve üniversitelere de
büyük yatırımlar yaptı. Büyük firmalar Ar-Ge laboratuvarları kurdu. Sonuç,
hayatımızın her alanını değiştiren yeni teknoloji akışı oldu.
Sosyal
inovasyon geride kaldı
Ne yazık ki sosyal inovasyon, donanımdaki bu hızlı
inovasyonla eşit şekilde ilerlemedi.
Bugün için de aynı şey geçerli. Büyük miktarda kamu bütçesi havacılık ve
ilaç endüstrisindeki gelişmelere harcanırken, yoksulluk veya ayrımcılık
konusunda çok daha az şey yapılıyor.
Sosyal inovasyonda ihtiyaç duyulan değişimin sadece
yukarıdan aşağıya işleyen hükümet politikaları veya sadece tabandan gelen
hareketlerle elde edilemeyeceği açık. Bu iki çizginin paralel gitmesi
gerekiyor.
Örneğin COVID-19 salgınında kamu hizmetlerine
erişimde dijital araçların ve e-hizmetlerin önemi arttı. Dijital kamu
hizmetlerine olan talebin artması, dijitalleşmede yaşanan zorlukları daha da
açığa çıkardı. Devletlerin, dijital ekonominin büyümesine, toplum yararına ve toplum hizmetine sunulacak teknolojinin güvenli ve
modern şekilde uygulanabilmesini sağlamaya odaklanması gerektiği
iyice ortaya çıktı.
Vatandaş
merkezli dijital dönüşüm
Devlet, kamu yönetimini ve dijital ekonomiyi
geliştirmek adına vatandaş merkezli hizmet ve veri odaklı karar verme sürecini
temel hedefleri arasına sokmalı ve bunun için belirli teknolojik yeteneklere
odaklanmalıdır. Sağlıklı bir demokraside, devletle halk arasındaki güvenin
artırılması için dijital dönüşümün vatandaş merkezli olması gerekir.
Hükümet, halkla güçlü bir iletişim kurmalı, savunmasız topluluklara ve önemli
enformasyona ulaşmaya odaklanmalıdır. Bkz. COVID-19, dijitalleşme ve “büyük reset”
Aksi teknoloji egemenliğine veya “dijital serfliğe”
yol açar. İnsanlar, Apple ve Google gibi özel şirketlere daha fazla güvenmeye başlar.
Onların krizleri hükümetten daha iyi yöneteceğini düşünürler.
COVID-19 salgınında Apple ve Google, iOS ve Android mobil
cihazlar aracılığıyla, koronavirüs pozitif kişileri izlemek için bir ortaklık
yaptığını duyurdu. Aynı teknoloji devleri zaten karantina uygulamaları
sırasında da ekonomik faaliyetlerin sürmesine yardımcı olacak yaratıcı
inovasyonlar sunmayı sürdürdü. Bunlar arasında insanları sıkıntıdan kurtaracak
çevrimiçi iletişim ve eğlence seçenekleri oluğu gibi, fabrikaların ve birçok
kritik üretim sahasının çalışmaya devam etmesini sağlayabilecek yapay zekâ ve
otomasyon teknolojileri de bulunuyor.
Refah
devleti yolunda dijital dönüşüm
Bu teknolojilerin vazgeçilmezliği ortaya çıktıkça ve devlet temelli uygulanabilir alternatifler de olmadığı sürece, bu özel şirketler daha da güçlenecek. Aynı şirketler tabii ki kişisel verileri toplamaya ve kullanıcı davranışlarını manipüle etmeye devam edecek. Zamanla, salgın ekonomisinin şampiyonları giderek daha da büyüyecek; bu, eşitsizliği daha da artıracak, mevcut koşulları daha da kötüleştirecektir. Özel şirketler eğitim, sağlık ve bunun gibi temel haklarla ilgili konularda kendi çözümlerini önerecektir. Fakat bu çözümler, sadece temel sorunların üzerini kapatacak, zamanla daha büyük hoşnutsuzluklara ve hayal kırıklıklarına yol açacaktır. Bkz. Veri ekonomisi, teknoloji devleri ve gözetim kapitalizmi
Bugün teknolojik ilerleme ve küreselleşmeden elde
edilen kazançların daha adil paylaşımına ve hesap verebilir kurumlara
ihtiyacımız olduğu konusunda genel bir anlaşma var. Yeni ve daha iyi bir refah
devletine olan inanç önemlidir. Ama bu kendiliğinden ortaya çıkmayacaktır. Demokrasiyi
ve hesap verebilirliği güçlendirme çabaları ile devletin sorumluluklarının
genişlemesi el ele gitmelidir.
Devletler, kamu hizmetlerini, vatandaşı merkeze
alarak ve vatandaşın kullanım deneyimini geliştirerek yeniden düşünmeli ve
tasarlamalıdır. Dijital hizmetlerin kapsayıcılığı ve erişilebilirliği ancak tüm
vatandaşların kamu hizmetlerini kolayca kullanabileceği bir tasarımla
sağlanabilir. İşe, dijital dönüşümün merkezine dijital okuryazarlık,
kişiselleştirilmiş kamu hizmetleri ve dijital erişilebilirliği oturtarak başlanabilir.
Dijital açıdan vasıflı hale gelen bir nüfus, devletin de daha hızlı dönüşmesine
katkıda bulunur. Dijital beceriler uzun vadeli yatırım gerektirir ama bunun
doğrudan faydası yaşamın her alanında ve ülkenin genel ekonomik gelişiminde
hissedilir.
Kaynaklar: “Government and Social Innovation”, Andrew Wolk, Colleen Gross Ebinger; “Governments Need a Citizen-Centered Digital Transformation”, Lilit Arzoyan, GMF; “Technology will not save us from climate change – but imagining new forms of society will”, Geoff Mulgan, The Conversation; “The Post COVID State”, Daron Acemoğlu, Project Syndicate; “Social innovation and civil society in urban governance: strategies for an inclusive city” , Julia Gerometta, Hartmut Haussermann, Giulia Longo.
Yorumlar
Yorum Gönder